Korkuya Rağmen Yatırım Yapmak: Gerçek Cesaretin Tanımı
Yatırım yapmak... kulağa planlı, bilinçli, kontrollü bir karar gibi gelir ama gerçekte bu kararın içinde sandığımızdan çok daha fazla duygu vardır. Üstelik çoğu zaman bizi yönlendiren şey bilgi değil, korkudur. Ne kadar araştırırsak araştıralım, kaç video izlersek izleyelim, o ilk adımı atacağımız anda içimizden bir ses yükselir: “Ya kaybedersem?” Bu sesin nedeni bilgisizlik değildir; beynimizin en derininde yer eden bir içgüdüdür: kendini koruma isteği. Para bizim için yalnızca bir değer ölçüsü değil, aynı zamanda güvende olma duygusunun bir parçasıdır. Bu yüzden para kaybetme ihtimali, beynimizde fiziksel bir tehlikeymiş gibi alarm yaratır. Yatırım yapmaya çalıştığımızda sanki uçurumun kenarına gelmişiz gibi hissederiz ve iç ses başlar: “Dikkat et… tehlikedesin.”
Davranışsal ekonominin öncülerinden Daniel Kahneman’a göre beynimiz iki sistemle çalışır. Birincisi hızlı, içgüdüsel ve duygusal sistemdir; tehlike sezdiğinde hemen devreye girer ve bizi korumaya çalışır. İkincisi ise yavaş, analitik ve mantıklı sistemdir; verileri toplar, düşünür ve karar verir. Yatırım yaparken genellikle ilk sistem, yani duygusal olan devreye girer. Mantığımız “Uzun vadede yatırım yapmalısın, geleceğini güvenceye almalısın.” derken, duygularımız hemen karşılık verir: “Ya yanlış zamanda girersem?” “Ya herkes kazanırken ben kaybedersem?” Ve o “ya…” ile başlayan cümleler, harekete geçmemizi engeller. Oysa yatırım yapmamak da bir karardır ve bu karar, çoğu zaman en riskli olanıdır.
Beynimiz “güvende kal” derken, aslında bizi kayba sürükler. Çünkü hiçbir şey yapmadığınızda da kaybedersiniz. Yatırım yapmamak, parayı korumak değil; zamanı kaybetmektir. Ve finans dünyasında zaman, en değerli sermayedir. Enflasyon sessizce birikiminizi eritir, fırsatlar gelip geçer ve siz hâlâ “doğru zamanı” beklersiniz. Gerçekte risk, yanlış yatırım yapmaktan değil, hiç yatırım yapmamaktan doğar. Yani bazen hareketsizlik, en sessiz ama en büyük kayıptır.
Korkudan tamamen kurtulmak mümkün değildir, çünkü korku çok insani bir duygudur. Ancak onu yönetmek mümkündür. Finansal Terapi’de sıkça söylediğimiz gibi, mesele korkusuz olmak değil; korkuya rağmen adım atabilmektir. Bunun için üç küçük ama etkili öneriyle başlayabilirsiniz. İlki, küçük adımlarla başlamak. Hedefiniz büyük kazanç değil, sadece harekete geçmek olmalı. İkincisi, düzenli olmak. Yatırım bir cesaret değil, alışkanlık işidir. Küçük ama istikrarlı adımlar duyguların etkisini azaltır. Üçüncüsü ise hedefi unutmamaktır. Kısa vadeli dalgalanmalara değil, uzun vadeli amaçlarınıza odaklanın. Büyük resmi gördükçe korkunun sesi kısılır. Bu üç adım, korkunun sizi durdurma gücünü azaltır. Bir süre sonra yatırım, cesaret değil, refleks haline gelir.
Başarılı yatırımcıların farkı, korkmamaları değildir. Onlar da korkar ama korkularına rağmen hareket ederler. Doğru zamanı beklemez, o zamanı kendileri yaratırlar. Bir gün iç sesiniz yine “Ya kaybedersen?” diye fısıldarsa, siz de ona şöyle deyin: “Evet, korkuyorum. Ama biliyorum ki asıl kayıp, hiç başlamamak.” Korkularımızı paylaştıkça, onların üzerimizdeki gücü azalır. Sizi yatırım yapmaktan alıkoyan şey ne? Kaybetme korkusu mu, yanlış karar verme korkusu mu, yoksa doğru zamanı kaçırma korkusu mu?
Unutmayın, hepimiz korkarız. Ama geleceğini inşa edenler, korkularıyla birlikte adım atanlardır.