Yatırım Psikolojisi: Teoride Rasyonel, Gerçekte Duygusal
Yatırım dünyası denildiğinde akla hep matematik, tablolar ve rasyonel hesaplamalar geliyor. Oysa gerçek hayatta işler çoğu zaman böyle yürümüyor. Finansal Terapi’nin bu bölümünde yatırımcı davranışlarını açıklayan iki temel yaklaşım ele alındı: Beklenen Fayda Teorisi ve Beklenti (Prospect) Teorisi.
İlkinde olması gerekeni görüyoruz: mantıklı, analize dayalı kararlar. İkincisinde ise gerçekte olanı: duygularımız, geçmiş deneyimlerimiz ve kayıptan kaçınma isteğimizin yönlendirdiği irrasyonel davranışlar.
Beklenen Fayda Teorisi: Olması Gereken
Ekonomi kitapları yatırımcının her zaman rasyonel olduğunu varsayar. Beklenen Fayda Teorisi’ne göre bireyler, seçenekler arasında en yüksek getiriyi sunanı seçer. Normatif kurallar, mantıklı analizler ve veriye dayalı kararlar esastır.
Bir yatırımın getirisi %10 mu, %15 mi? Risk ne kadar ölçülebilir? Bu teoriye göre yatırımcı tüm ihtimalleri tartar, duygusunu devre dışı bırakır ve en mantıklı kararı verir. Kulağa çok doğru geliyor değil mi? Ama işin aslı böyle işlemiyor.
Beklenti Teorisi: Gerçekte Olan
Kahneman ve Tversky’nin geliştirdiği Beklenti Teorisi, yatırımcıların duygusal doğasını ortaya koyuyor. İnsanlar her zaman faydayı maksimize etmiyor; çoğu zaman kayıptan kaçınma içgüdüsüyle hareket ediyor.
Kişisel Beklentiler: Herkesin geleceğe dair kendi hikâyesi var. Aynı tabloya bakan iki yatırımcı farklı kararlar alabiliyor.
Geçmiş Deneyimler: Önceki kayıplar veya kazançlar, yeni kararları gölgeliyor.
Riskten Kaçınma: İnsanlar kayıplara karşı kazançlardan iki kat daha duyarlı. Yani 100 TL kaybetmenin acısı, 100 TL kazanmanın sevincinden çok daha büyük.
Çarpıcı Örnek: 100’den 120’ye, 100’den 70’e
Bu bölümde verilen örnek aslında hepimizin davranışlarını özetliyor:
100 TL’lik yatırım 120 TL’ye çıkınca çoğu yatırımcı hemen satıyor. Kazancı erken realize etmek içimizi rahatlatıyor.
Aynı yatırım 70 TL’ye düşünce ise insanlar zararı kabullenmiyor, “nasılsa toparlar” diyerek kalmaya devam ediyor.
Sonuç: Kazançlarda sabırsız, zararlarda inatçı bir yatırımcı profili.
Neden Önemli?
Türkiye’de bireysel yatırımcı davranışlarına baktığımızda bu tabloyu sıkça görüyoruz. Borsada küçük kârlarla çıkmak ama zararları yıllarca taşımak, kripto para piyasasında “belki toparlar” diyerek beklemek… Bunların hepsi teorinin aksine, duygularla yönetilen yatırım refleksleri.
Rasyonel olması gereken yerde irrasyonel kararlar alınması, uzun vadede servet kaybına yol açıyor. İşte bu yüzden yatırım psikolojisini anlamak, teknik analiz bilmek kadar kritik.
Teoriden Pratiğe: Nasıl Daha Sağlıklı Karar Alınır?
Kendi Davranışını Tanı: Önceki yatırım kararlarınıza bakın. Erken mi çıktınız, zararda mı kaldınız? Bu kalıpları fark etmek ilk adımdır.
Plan Yapın: Hedef fiyat ve stop-loss noktaları belirleyin. Böylece karar anında duygular değil, önceden koyduğunuz kurallar devreye girer.
Çeşitlendirin: Tek bir varlığa bağımlı olmak duygusal baskıyı artırır. Portföy çeşitlendirmek psikolojik yükü hafifletir.
Sabırlı Olun: Bileşik getirinin gücü zamanla ortaya çıkar. Kısa vadeli dalgalanmalara karşı sabır gösterebilmek en büyük avantajdır.
Yatırım sadece matematiksel bir denklem değildir; psikolojiyle iç içe geçmiş bir yolculuktur. Beklenen Fayda Teorisi bize “olması gerekeni” anlatır, Beklenti Teorisi ise “gerçekte olanı” gözler önüne serer.
Finansal Terapi’nin bu bölümünde gördük ki kazanç ve kayıp karşısındaki reflekslerimizi anlamak, tablolara bakmak kadar önemlidir. Belki de kendimize sormamız gereken en kritik soru şudur:
“Ben yatırımlarımda gerçekten rasyonel miyim, yoksa farkında olmadan duygularımın esiri mi oluyorum?”